Blog

Anne olmayi sevmemek

31 Mayıs 2017

Annelik kolay mı? Annelik zor mu? Başkaları adına konuşamam ama kendi yaşadıklarımdan yola çıkarsam; anneliği tanımlarken aslında zor yada kolay kavramlarını kullanarak hata yaptığımızı düşünüyorum. Anne olmak tanımsız, ayrı bir şey. Nasıl desem; diğer seçenek gibi, sınav sorularının cevap kısmında en altta yazan ‘ hiçbiri ‘ yada ‘ hepsi ‘ seçeneği gibi…

Annelik; kadının içinde bulunduğu ekonomik koşullara, kültüre, siyasi görüşe, çocuğun babasına/ailesine, kadının kişiliğine bağlı olarak değişkendir. Bana göre anne olmak solunum cihazına bağlı yaşamaya muhtaç bir hasta insan olmak gibi bir şey. Sizin solunum cihazınız çocuğunuz/çocuklarınız oluyor. Ben hayatımı Beren’e göre düzenliyorum, o bir insan ve ihtiyaçları var, onu bu dünyaya ben getirdim ve ona karşı sorumluluklarım var. Ondan sorumlu değilim bu ayrı bir şey, ona karşı sorumluluklarımın olması ayrı bir şey. O şu an ufacık bir bebek ve ona karşı en temel sorumluluğum onu mutlu etmek ve yanında olmak. Ben onu mutlu edemezsem, ondan ayrı kalırsam, o yokmuş ve ben eski hayatımdaymışım gibi yaşarsam mutsuz oluyorum. Bu yazdıklarım doğru ancak her yerde bu şekilde anlatılan ‘ kutsal annelik, bebeğin doğumuyla doğan anneler ‘ güya! sarmış olsa da dünyayı, bunlar tamamen gerçekleri yansıtmıyor. Bu cümlelerin içerisine bir tutam gerçekler eklenmeli diye düşünüyorum. Gerçekler eklenmeli ki sen kendini kötü ve sorunlu hissetme. İşte ben şimdi bu yazıya biraz gerçekler ekleyeceğim…

Geçen gün Instagram’dan bana bir mesaj geldi. Mesajın içeriği özetle ‘ 35 yaşına gelmiş, kariyeri ve aşk/evlilik hayatı son derece güzel, keyifli olan bir kadınım ve çocuk sahibi olmak için yaşım geçiyor. Sizce çocuk şart mı? Anne olmayı tatmam gerekli mi? Sizin şimdiki aklınız olsa anne olur muydunuz? ‘ şeklindeydi… Cevabı hiç düşünmedim, hemen içimden geçenleri yazdım; hayır şimdiki aklım olsaydı çocuk sahibi olmamaya karar verirdim. Kadın olduğun için anne olmak zorunda değilsin. Çocuk sahibi olmadan da pek ala yaşayabilir ve ölebilirsin. Güzel hayatının, gündelik acıların/mutlulukların keyfini çıkart! Gelen cevap ise mutluluk doluydu ve ilk kez anne olan bir kadından bu cümleleri duyduğunu söylüyordu… Bu kez içim bir garip oldu ama; hamileliğimin planlı olmasına, Beren’i çılgınca isteyip, beklememize, çılgın bir aşkla sevmemize rağmen evet hissettiklerim buydu! Kadınlığın doğasında anne olmak yoktur, biz buna sadece ikna edildik. Anne olmak doğallaştırıldı ancak hiç doğal ve normal bir şey değil.

Uyuyan bir insanın ayaklarını koklamak ne kadar mantıklı olabilir...

Uyuyan bir insanın ayaklarını koklamak istemek ne kadar mantıklı olabilir…

Ben bir canlıya bu kadar adanmış bir hayatın insani olduğunu düşünmüyorum. Kendimden örnek vereceğim; Beren’i öyle çok seviyorum, onun için öyle çok endişeleniyorum ki hayatta beni ondan başka hiçbir şey mutlu yada mutsuz edemiyor. Her şey bir anda anlamını yitiriyor. Dünyada anlamlı olan tek şey; Beren ve onun sağlığı. Bunlar haricinde yaşanan/yaşanabilecek her şey Beren’in acıkan karnına kadar bana acı/mutluluk verebiliyor, sonrasında bakmam gereken benden yemek, ihtiyaçlarının giderilmesini bekleyen bir canlı olduğu için her şey kenara atılıyor. Ne kadar acı aslında değil mi? İnsanlık dışı bir sevgi, aşk bu. Her şeyin ötesinde, üzerinde artık ne dersen de, yaşamadan anlaşılamayacak bir çılgın aşk. Seni artık hiçbir insan üzemiyor, aşk acısı filan çekemiyorsun çünkü çocuğun sağlıkla yanında uyuyor, sen ona şükrediyorsun. Anne olunca bir anda yenilmez, üzülmez bir insana dönüşmek acı verici olan… İşte bunlar bence insani duyguların yitirilmesi. Mesela ben bu kadar gözümün ondan başkasını görmeyecek olmasını, ondan gelecek şeyler haricinde hiçbir şeyin umrumdan olmayacağını, bu kadar çok sevebileceğimi önceden bilebilseydim anne olmazdım, doğurmazdım.

Anneliğin bir marka edasıyla sosyal medya platformlarında pazarlanmasından illallah etmiş olsak bile çok az insan pişmanlıklarını dile getirmekten çekinmiyor. Bu kadar yorucu, sıkıcı bir şeyin dile getirilmiş hiçbir kötü yanı nasıl olmaz? Aklım almıyor. Bağımsız ve sosyal bir insanken, yalnız bir insana dönüşüyorsun ve tarifi mümkün olmayacak derecede yorgunsun! Öyle yorgunsun ki ‘ Ulan ölsem de bir uyusam ‘ ruh haline giriyorsun. Sabırsızlığını her saniye bastırmak zorunda kalıyorsun, eski temponda yaşamak istiyorsun, istediğin zaman yıkanmak hadi yıkanmayı geçtim yalnız başına kaka yapabilmek yada kakanı 2 gün yapmadan tutmak istemiyorsun. Açsın ya düşünsene açsın çünkü ne yediğini anlayamıyorsun, aç mısın tok musun anlayamıyorsun çünkü seni hayatta tutan tüm bağların bekletilmekten, ertelenmekten ötürü bir bir kopmaya başlıyor… Uykusuzluktan bahsetmiyorum bile:)

Anne olunca yaşadığım mutluluğun tanımı Beren’ ama mutsuzluğun, gel-gitlerin tanımı kopan bağlar. Ben bu tanımlamayı çok sonra bulabildim, kendime söyleyebildim. İnsan olarak vucudumuzda bağlı olduğumuz bağlar var, beden-kalp-bağırsak-ruh gibi…İşte en büyük sorun bu bağların kopması. Mesela uyumak istiyorsun uyuyamıyorsun, git gide bedeninden kopuyorsun… Kocanla baş başa bir gece geçirmek istiyorsun, çocuğu uyuturken uyuyakalıyorsun kalbinden kopuyorsun. Kakan yada çişin geliyor, tutuyorsun yada çişine bile ‘ hadi hadi çabuk bit ‘ diyorsun. Kızmak istiyorsun kıyamıyorsun kızamıyorsun, sessizce sadece 1 dakika oturmak istiyorsun oturamıyorsun…Ve sonunda ruhundan da kopuyorsun. Çocuğun için kendine göre en iyisini yapıyorsun, en güzelini istiyorsun ama gün sonunda suçluluk duygusuyla, vicdan azabıyla yaşıyorsun çünkü karşında sabrını son noktasına kadar sınayan bir minik insan oluyor.

Çocuk sahibi olmamak, çocuk sahibi olduğuna pişman olmak bir tabu olmamalı. Çocuğunuzu her anne gibi çılgınca severken de ebeveyn olmaktan özgürce pişmanlık duyabilirsiniz! Mesela ufak bir örnek; Beren’i her gün parka götürüyorum çünkü onun parkta mutluluğunu izlemeye doyamıyorum ama çocuk parkı görünce kusmak istiyorum!

Canım kızım Berenim, sarı papatyam sen benim hayallerimin kızısın… Öyle müthiş, öyle harikasın ki, sana bakmalara doyamıyorum. 22 aydır her gün beraberdik, hiç ayrılmadık, ellerimde kollarımda öpe koklaya büyüttüm ve büyütüyorum seni. Her geçen gün artıyor sana duyduğum aşk. İyi ki varsın, iyi ki doğdun. Senden önce ben ne yapıyordum gerçekten hiç bilmiyorum, gözlerimi kapatınca sadece seni görüyorum ve işte sırf bu sebeple bugün bunları yazıyorum.

Heather Stillufsen

Heather Stillufsen

İleride okursun ve yalnız olmadığını hissedersin bebeğim. Seni her şeyden çok seviyorum, annen.

    Bir Cevap bırakın

    %d blogcu bunu beğendi: